Özel güvenliğin geleceği
Risklerin arttığı, belirsizliklerin çoğaldığı, terörün hız kazanıp terör örgütlerinin hem sayıca hem de devşirilen militan sayısı olarak fazlalaştığı dönemde güvenlik kavramı gündemin ilk sırasına yerleşmiştir.
İlk insandan beri insanoğlu varlığını sürdürebilmek adına gerek doğayla gerek vahşi hayvanlarla gerekse de diğer insanlarla mücadele içinde bulunmuştur. Güvenlik, hayatta kalabilmek adına her şeyi göze alan insanoğlunun en temel ihtiyaçlarındandır. Dolayısıyla vazgeçilebilecek veya göz ardı edilebilecek bir unsur değildir. Günümüzün kaotik ortamında daha açıkçası risklerin arttığı, belirsizliklerin çoğaldığı, terörün hız kazanıp terör örgütlerinin hem sayıca hem de devşirilen militan sayısı olarak fazlalaştığı dönemde güvenlik kavramı gündemin ilk sırasına yerleşmiştir.
Devlet olgusunu yaratan, insanoğlunun kendinden daha yüce bir güce bazı hak ve özgürlüklerini güvenliğinin sağlanmasının karşılığı olarak devretmesiydi. 18. Yüzyıl sonrasında Fransız İhtilali’nin etkisiyle başlayan Ulus-Devlet olmak anlayışı Sanayi Devrimi sonrasında yeni hammadde kaynaklarına ulaşma ve kaynakların paylaşımında ekonomi temelli savaşlara neden olmuştu. Ulusal Devletler gücünü 20. Yüzyılda her alanda yoğun bir şekilde hissettiriyor ve devlet piyasada da ekonomik bir güç olarak ortaya çıkıyordu. Yaşanan Büyük Buhran Döneminde (1929 Ekonomik bunalımı) devletin ekonomiye müdahalesi en liberal ekonomilerde bile olağan karşılanıyordu. Özellikle 1970’li yılların ikinci yarısından sonra hızla gelişen Neo-liberal görüş ise artık devletin yalnızca adalet ve güvenlik alanında kalmasını, insanların huzurunu sağlamasını ve ekonomide ise olmamasını istemekteydi. Hızla değişen dünyada “Demir Perde”nin de ortadan kalkmasıyla liberalizmin ekonomik ve toplumsal hayatın her noktasına tek güç olarak etkisi de kaçınılmaz olmuştur. Gelişmiş ve de gelişmekte olan ülkeler, bu süreç içerisinde yeni ekonominin gerektirdiği daha küçük devlet yaratma sürecine yoğun bir şekilde adapte oldular. Neo-liberal politikaların başladığı 1970’li yıllarla birlikte, “özelleştirme” hareketi, devletin esas işlerini kendisinin yapması ama esas işi olmayan faaliyetleri de devlet harici yapılanmalara (özel şirketler) yaptırması eğilimi hızlanarak ve birçok faaliyet alanını da kapsayarak günümüze kadar gelmiş ve halen de devam etmektedir. Devlet, ulusal sınırların güvenliği dışında, gerek ekonomik gerekse demografik sebeplerden dolayı iç güvenlik alanında daralmayı tercih etmiştir. Artan suç oranına göre polisin veya diğer kamu kolluk kuvvetlerinin sayısının arttırılması yerine özel güvenlik hizmetinin ön plana çıkması hem devleti ekonomik olarak rahatlatacak hem de asli olarak gördüğü ulusal savunmaya daha fazla kaynak ayırma imkanı tanıyacaktır. Ayrıca 1990’ların temsil ettiği üçüncü küreselleşme dalgası içinde kendini hissettiren iletişim devrimi ile teknoloji alanında yaşanan süratli gelişmeler toplumun her kesimine, bilgiye ulaşma ve bu bilgiyi kullanma konusunda geniş olanaklar sunarken aynı dönüşümün bu bilgilerin korunması veya kötü niyetli kullanılması noktasında ise bireyleri olumsuz olarak etkilemiştir. Kişi ve kuruluşların gerek kendilerinin gerek mallarının gerekse bilgilerinin güvenliğinin sağlanmasını daha fazla talep etmiş ve özel güvenlik ihtiyacı bu süreçte farklılık göstererek artmıştır. Sadece bireyler veya şirketler değil, devletin de “yenidünya düzeninde” her alanda küçülme tercihi, yalnızca özel alanlarda değil, kamuya ait alan ve binalarda dahi özel güvenlik birimlerinin olmasının yolunu açmıştır. Yalnızca ulus devletin ve ülke sınırlarının güvenliğinin sağlanması anlayışı yerini daha fazla birey güvenliğinin sağlanmasına bırakmıştır. Güvenlik uygulamalarında devletin dışındaki unsurlarında yasal olarak var olabileceği gerçeği, bireylerin, kurum ve kuruluşların güvenlik ihtiyaçlarının ve taleplerinin değişmesine neden olmuştur. Bu yenidünya düzeninde devletin ve bireylerinde güvenlik algılaması farklılaşmış, fakat bu farklılaşma biten değil, devam eden ve insan var oldukça da devam edecek olan bir süreçtir.
Türkiye’de özel güvenliğin dönüşümü
Türkiye’nin kolluk hizmetleri yapısı Fransa’dan esinlenilerek oluşturulmuştur. Bu yapıda kolluk hizmetleri, tamamı kamuya ait olmak üzere, genel ve özel kolluk olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kamuya ait olmayan, özel hukuk kişilerine ait bir kolluk düşünülemediği için de 1981’den sonraki çalışmalarda 2495 sayılı Yasa’ya göre kurulan Özel Güvenlik birimleri, özel güvenliğin bir kolu olarak sayılmış, üzerinde fazla durulmamıştır. Özel Güvenlik kamuya ait genel ve özel kolluk kuruluşlarından ayrı bir kategori teşkil etmektedir. Türkiye’de Güvenlik Hizmetlerinin Örgütlenmesinde, Genel kolluk örgüleri 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 3. maddesine göre genel ve özel kolluk olmak üzere ikiye ayrılır. Genel kolluk silahlı bir kuvvet olan polis ve jandarmadan meydana gelir. Özel kolluk ise, genel kolluk dışında kalan özel kanunlarla kurulan ve belli görevleri yapan güvenlik kuvvetleridir. Genel kolluk hizmet yapılanmasında asıl olan devletin güvenlik hizmetinden tek sorumlu ve yetkili unsur olmasıdır. Bu olgudan kaynaklı “devlet dışı” bir güvenlik düşünülmemişti. Devlet, asıl vazifelerinden biri olarak gözüken güvenliği, herkese sunulabilmesinin olanaksızlığından dolayı eğitimde, özel eğitim kurumları, sağlıkta ise özel sağlık kurumları tarafından yaratığı alternatif hizmet sunumunu güvenliği özelleştirerek de sağlamıştır. Artan suç oranına göre polisin veya diğer kamu kolluk kuvvetlerinin sayısının arttırılması yerine özel güvenlik hizmetinin ön plana çıkması daha doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilmiştir. 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ile birlikte gerçek anlamda “özel güvenlik” ortaya çıkmıştır. İlk kez şirketlerden, özel güvenlik görevlilerinden ve yöneticilerinden, özel güvenlik görevlilerin yetki, görev, eğitiminden ve yönetici olma şartlarından bahsedilerek kurumsal bir oluşuma yönelinmiştir. Yasal mevzuata dair eksiklikler ve uygulamalara ilişkin zorluklar çeşitli yıllarda çıkartılan yönetmelik ve yapılan yasal değişikliklerle giderilmeye çalışılmıştır. Devlet, Genel Kolluk Güçleri ile birlikte kamu güvenliğini sağlamakta kendini sorumlu görmekte, bunun haricinde bireylerin, şirketlerin, kurum-kuruluş, özel mülk ve gayrimenkullerin korunmasını talep edenlere ise bu hizmeti veren özel kuruluşlardan, maddi karşılığını ödemek koşuluyla, hizmeti satın alma olanağını sunmuştur. Özel güvenlik kamu kolluk kuvvetini tamamlayıcı bir mahiyettedir. Devlet, özel güvenlik hizmetinin satın alınması, sunulması ve hizmet sağlayıcıların eğitimi sürecinde denetleyici ve izin mercii olarak bulunmaktadır. Bu Özel Güvenlik hizmetinin kamu hizmeti olma özelliğinden kaynaklanmaktadır. Tüm bu düzenlemelere rağmen özel güvenlik mesleği Türkiye için hala yeni ve gelişmekte olan bir meslektir. Daha kapsamlı ve radikal düzenlemelere ihtiyaç vardır.
“Artan suç oranına göre polisin veya diğer kamu kolluk kuvvetlerinin sayısının arttırılması yerine özel güvenlik hizmetinin ön plana çıkması daha doğru bir yaklaşım olarak değerlendirilmiştir.”
Branşlaşma ve uzmanlık
Meslek; uzun süreli bir eğitim süreci sonrasında elde edilen, ilke ve etik kuralları belli etkinliklerdir. Aynı zamanda bireyin hayatını devam ettirmek için ortaya koyduğu donanım, deneyim ve kabiliyetlerin tümünü kapsayan faaliyetler de meslek olarak adlandırılmaktadır . Bazı meslek grupları vardır ki, insanlık var olduğu sürece varlığını devam ettirecektir. olan birtakım meslek grupları bulunmaktadır. Bu meslek gruplarından birisi olan Güvenlik Sistemi, insanların yaşamlarını huzur içinde sürdürmesinde tartışılmaz bir yere sahip bulunmaktadır. 21. y.y. her alanda değişiklikler ve yenilikler meydana getirmektedir. Bu durum yeni mesleklerin ortaya çıkmasının yanı sıra ihtiyaca göre değişen, farklılaşan meslek gruplarıda olmuştur. Güvenlik mesleği de bu grupta olan mesleklerdendir. Devletin sağladığı hizmet haricinde insanlar, güvenlik kuruluşlarına güvenlik hizmeti almak için talepte bulunurlar ve en kısa sürede güvenliklerinin doğru ve eksiksiz bir şekilde sağlanmasını beklerler. Ancak güvenlik hizmetlerindeki bilgi ve teknolojik değişimlere paralel artış gösteren risk ve beklentiler, geri dönüşü mümkün olmayan hatalara neden olabilmektedir. Türkiye açısından baktığımızda ise 2004 yılı itibari ile Özel Güvenlik mesleği 5188 sayılı yasayla yeniden şekillenmiştir. Geçen zamanda Özel Güvenlik Mesleği hala yeni ve süreci değişimlere açık bir meslek olarak gözükmektedir.
“Tüm düzenlemelere rağmen özel güvenlik mesleği Türkiye için hala yeni ve gelişmekte olan bir meslektir. Daha kapsamlı ve radikal düzenlemelere ihtiyaç vardır.”
Her meslek grubunda branşlara ayrılma, uzmanlaşmayı, uzmanlaşma ise daha profesyonel bir iş anlayışını ve doğal olarak da kaliteyi getirecektir. Profesyonellik, görevlerin yerine getirilmesi için üstün entelektüel eğitim alma, bu eğitim sonucunda bilgi ve tecrübe kazanarak mükemmelliği yakalama ve bireysel ilkeler doğrultusunda deneyimlerini eyleme dönüştürüp özgür etkinlikler yapmaya sahip olmaktır. Bu bağlamda profesyonellik denildiğinde; alanında eğitim almış uzman kişilerce yürütülen ve ilgili meslek örgütleriyle desteklenerek sunulan hizmet akla gelmektedir. İşin uzmanı olan kişiler tarafından yapılması hata riskini ve olumsuzlukları da azaltacağından toplum gözünde de mesleki itibar artacaktır. Özel Güvenlik hizmetlerinde devamlılığın ve verimliliğin sağlanabilmesi için en önemli konulardan biri branşlaşma ve branşlaşma sonrasında alanında uzmanlaşan kişiler tarafından hizmetin sağlanmasıdır. Özellikle küçük ve orta ölçekli güvenlik şirketlerinin her alanda hizmet sunmaya çalışmaları yerine, spesifik alanlara kaymaları ve bu alanlarda uzmanlaşmaları, rekabet ortamının daha da artacağı ilerleyen dönemler için kendi çekirdek gücünü yaratmalarını ve bu sayede uzun ömürlü olmalarını sağlayacaktır. Yaklaşık 300.000 kişinin aktif olarak istihdam edildiği Özel Güvenlik alanında, eğitim, Özel Güvenlik Eğitim kurumları, Üniversitelerde ki Meslek Yüksek Okulları ve Açık Öğretim olmak üzere 3 farklı birimde verilmektedir. Bu noktada, tüm kurumlarda verilen eğitimin temel eğitim olması ve sonrasında yetiştirilen elemanların sadece “Özel Güvenlikçi” olarak adlandırılması, fiziksel ihtiyacı karşılıyor olması ve bunun otorite tarafından yeterli görülmesi önemli bir sorundur. Eğitim kurumlarında verilen 120 saatlik eğitim ile üniversitelerde verilen iki yıllık eğitimin sonucunda her iki grubun aynı statüde olması da önemli bir sorundur. Toplumun gözünde bu kadar kolay ulaşılabilinen bir meslek grubunun değeri de çok yüksek değildir. Eğitimlerin, branş eğitimi olması, buradan mezun olacak öğrencilerin ihtiyaca ve yapılacak düzenlemeler sonunda alanına göre istihdam edilmeleri bir nebze de olsa bu problemi bertaraf edecektir.
Bununla birlikte Branşlaşmayla birlikte maliyet sorun olarak ortaya çıkacaktır. Belirli eğitimlerin verilebilmesi için o alanlara uygun eğitim verecek gerek özel eğitim kurumlarının gerekse üniversitelerin tekrar yapılanması gerekecektir. Bu süreçte hem zaman hem de eğitim maliyeti ortaya çıkacaktır. Aynı maliyetler bu eğitimi almak isteyenlerin de karşısına çıkacaktır. Bu maliyet artışı tabi ki hizmet talep edene de yansıyacaktır. Hali hazırda Türkiye, Avrupa’nın, mali açıdan bakıldığında en büyük cirolarından birine ve çalışan açısından da en çok Özel Güvenlik Görevlisine sahip olan ülkesidir denebilir.
Özel güvenlik ekonomik anlamda yatırımların ve istihdamın hızla devam ettiği bir alandır. Fakat Özel Güvenlik Görevlilerinin aylık ortalama gelirlerine bakıldığında en düşük ücreti yine Türkiye’deki Özel güvenlik çalışanları almaktadır. Branşlaşma ile birlikte daha fazla değer yaratacak olan özel güvenlik çalışanı daha iyi ücret koşullarına da kavuşacaktır.
Özel Güvenlik sektöründe niteliğin ve kalitenin nasıl yakalanacağı ve bu işi çok iyi yapan ülkeler düzeyine nasıl gelineceği önemli bir problemdir. Sektörün sorunlarını belirlemek, bu sorunlara verilecek doğru yanıtları tespit etmek, nitelik ve kaliteyi de yakalamada bir başka değişle sektördeki niteliksizliklerin ve kalitesizliğin önüne de geçmede başarılı olmak için yapılması gereken önemli bir adımdır. Branşlaşma nitelikli uzman elemanlarla birlikte kaliteyi getirecektir. Burada esas sorun nitelik ve kaliteyi istemek veya istememek sorunudur. Çünkü nitelik ve kaliteye ulaşmak zor, maliyetli uzun bir süreçtir. Aksi takdirde dostlar alışverişde görsün bakış açısından daha ileriye gidilmesi mümkün değildir.
Branşlaşmanın sağlanacağı özel güvenlik alanları
Sağlık veya Eğitim gibi meslek gruplarında var olan branşlar, işin uzmanlarından alınan hizmet, hem hizmet alanın ihtiyacını tam olarak karşılamakta hem de hizmet sunanın işini kolaylaştırmaktadır. Güvenlik Hizmeti için de ihtiyaç ve isteklerinin sürekli değiştiği dünyamızda alanların belirlenmesi önemlidir. Şu anda ihtiyaç olan ve muhtemel ihtiyaç alanlarını şöyle sıralayabiliriz ki bu sıralama bile toplumların değişim süreci içinde daima yenilenmelidir veya yenilenmektedir;
- Altyapı ve Hat Güvenliği (Boru Hattı, Enerji nakil hattı, İletişim hattı); Türkiye’nin konumu itibariyle birçok petrol, doğal gaz ve benzeri enerji nakil hatlarını bünyesinde barındırması ve bu alanların ekonomik değerleri sebebiyle özel bilgi birikimi isteyen alanlar,
- AVM Güvenliği; özellikle büyükşehirlerde toplu yaşam alanı olarak çok fazla kişinin kullandığı, riski yüksek, fazlasıyla dikkat edilmesi gereken alanlar,
- Banka Güvenliği; Gerek bina gerekse para taşımacılığının yapıldığı, yüksek risk içeren alanlar,
- Baraj ve Maden Güvenliği; özellikle kırsal alanlarla sabotaj ve terör saldırılarına maruz kalınabilecek farklı güvenlik önlemleri alınması gereken alanlar,
- Deniz Liman Güvenliği: ISPS Code ve SOLAS gibi özellikli güvenlik şartlarının arandığı, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetleri yasasının yetersiz kaldığı spesifik alanlar,
- Değerli Eşya ve Para Nakil Güvenliği; Özellikle mobil silahlı güvenlik hizmetinin verileceği alanlar,
- Destek Unsurlu Güvenlik (K9, Atlı , dron v.b. gibi)
- Etkinlik Güvenliği (Konser, Spor Müsabakası)
- Endüstri-Üretim Güvenliği; sadece fabrika giriş çıkışlarının değil, bilgilerinin de korunması. Hatta mallarının sahteciliğe karşı korunması gereken alanlar,
- Hava Limanı Güvenliği; Uluslar arası standartların uygulandığı özel alanlar,
- Okul Güvenliği; Sadece okulun fiziki alanı değil öğrenci giriş çıkışlarında temel trafik güvenliği sağlana bilecek alanlar,
- Turizm Güvenliği; Ziyaretçilerin Kayıp kaçaklarının engellenmesi gereken alanlar
- Veri-Bilgi Güvenliği (IT, Bilişim); Sanal güvenliğin kullanıldığı alanlar,
- VİP Güvenliği ,
- Salgın (Pandemi) hastalıklarda güvenlik, ( Hastane, Sağlık Personeli ve Hasta Güvenliği)
- Ulaşım Güvenliği (Demiryolu, Denizyolu, Karayolu ve bunların terminal, liman ve istasyonları)
- Park ve bahçelerde Güvenlik,
- Sınır ve Mülteci Güvenliği,
- Kadına şiddetin önlenmesi ve mağdurların güvenliği,
- Müze ve tarihi alanlar, tarihi kalıntı bölgeleri Güvenliği gibi pek çok alan sayılabilir.
“Özel Güvenlik hizmetlerinde devamlılığın ve verimliliğin sağlanabilmesi için en önemli konulardan biri branşlaşma ve branşlaşma sonrasında alanında uzmanlaşan kişiler tarafından hizmetin sağlanmasıdır.”
Uzun vadede değişen koşullara göre yeni alanlar da tabi ki ortaya çıkacaktır. Değişimin devam edeceğini düşünürsek Özel Güvenlik sektörünün hizmet sunucular, çalışanlar ve hizmet talep edenler açısında dinamik yapısının devam edeceği de görülebilir. Özel Güvenlik hizmet sunucuları açısından bakıldığında bu şirketler, yalnızca kar amacı güden değil sunulan hizmetin toplumsal çıkarlarının gözetilerek yerine getirilmesini amaçlayan kuruluşlar oldukları da bilinmelidir.. Çalışanlar açısından baktığımızda ise tercih edilen branşta çalışmak için gerekli nitelik ve yeterliliğe sahip olmak önemlidir. Sonuç itibariyle gelişimin ve kaliteli hizmetin sağlanması adına yapılması gerekenler aşağıda sunulmuştur.
- Özel Güvenlik meslek standartlarının belirlenmesi (Personel, Teçhizat ve Malzeme , Sicil Sistemi, Çalışma Koşulları,Hiyerarşik Yapı, Görev Tanımları vs),
- Branşlarının belirlenmesi,
- Eğitim kurumlarında verilen Temel özel güvenlik eğitiminin yanında, yasal düzenlemelerle birlikte “Alan Eğitimlerinin” verilmesi,
- Üniversitelerin sayısı her yıl artmaktadır. Bununla birlikte her yıl öğrenci kontenjanları da artmaktadır. Verilen eğitimin, üniversitenin olduğu yerin bölgesel ve ekonomik koşulları göz önünde bulundurularak verilmesi. Yani MYO.larının Özel Güvenlik Programlarının Branşlaşması ve eğitimin buna göre planlanması.
- Fakülte bazında dört yıllık “Güvenlik Yönetimi” bölümlerinin açılması,
- Öğretim Üyesi ve Öğretim Görevlisi istihdamında alanla ilgili eğitim almış, çalışma yapmış ve alana katkı sağlayacak kişilerin alınması,
- Özel Eğitim Kurumları tarafından verilen Temel Eğitim dışında, verilecek olan Alan Eğitimleri Özel Güvenlikçi olma süresini uzatacağı ve daha fazla emek gerektireceği için dolaylı olarak mesleki saygınlığı da olumlu yönde etkileyecektir.
“Özel Güvenlik sektörünün hizmet sunucular, çalışanlar ve hizmet talep edenler açısında dinamik yapısının devam edeceği görülebilir.”
Yararlanılan kaynaklar
UÇKUN,C.Gazi, KONAK, Orkun, Özel Güvenlikte Temel Kavramlar ve Özel Güvenlik Hukuku, Kocaeli, Kocaeli Üniversitesi Yayınları, MERİÇLİ, Ahmet, Özel Güvenlik, İstanbul, Rengin Basımevi, 2004 www.coess.org/_Uploads/dbsAttachedFiles/Private_Security_Services_in_Europe-CoESS_Facts_and_Figures_2011%281%29.pdf AKDOĞAN, Habib, İktisat ve İşletme Alanlarında Verilen Eğitim İçerisinde Meslek Etiğinin Yeri ve Önemi, Ekonomik Yaklaşım Dergisi, 19, 67, 79-90, 2008 SARIKAYA, Tütkan ve KHORSHID, Leyla, Üniversite Öğrencilerinin Meslek Seçimini Etkileyen Etmenlerin İncelenmesi: Üniversite Öğrencilerinin Meslek Seçimi, Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 7, 2, 393-423, 2009. http://www.tebd.gazi.edu.tr/ arsiv/2009_cilt7/sayi_2/393-423.pdf
Related Post
Submit a Review