Terör ikliminde özel güvenliğin yeni rolü
Genel olarak bakıldığında, terör eylemlerinin amacı, ölüm, korku, kargaşa, belirsizlik ve güvensizlik ortamı oluşturarak toplumlarda uzun yıllar silinmeyecek yaralar açmaktır.
Terör, insanlık tarihi boyunca var olmuş ve devlet/sınır gözetmeksizin, kimi zaman artarak kimi zaman azalarak ama hiçbir zaman tamamen yok olmadan dünyanın her köşesinde yaşamı olumsuz etkileyen bir faktör olarak varlığını sürdürmüştür. İktidarın veya egemen unsurların yönetsel eksikliklerini kullanan terör yapılanmaları, ekonomik, sosyal, kültürel ve dinsel söylemlerin yanında kullandıkları eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, hak ve adalet gibi bireylere cazip gelen kavramlarla yarattığı kaos ortamına meşruluk kazandırmaya çalışmaktadır.
İsimleri Zealotslar, Haşhaşiler, Asala, Taliban, PKK, DEAŞ/DAEŞ olabilir, varlık sebepleri değişebilir, yöntemleri değişebilir fakat etkisi ve sonuçları değişmez. Örneğin 11 Eylül saldırılarından sorumlu olan teröristlerin aşikâr ideolojisi moderniteyi ve sekülarizasyonu reddetmekti. (Borradori, 2008: 11, 31) Genel olarak bakıldığında, terör eylemlerinin amacı, ölüm, korku, kargaşa, belirsizlik ve güvensizlik ortamı oluşturarak toplumlarda uzun yıllar silinmeyecek yaralar açmaktır. Her toplum karşılaştığı terör saldırından sonra, ( Münih (1972), New York 11 Eylül (2001), Paris saldırıları (2016) örneklerinde olduğu gibi) ilk kez olmuş yanılgısıyla terör olaylarını milatlandırıp öncesi yokmuş algısı içindedir. Fakat terör eylemleri önce de vardı, şimdi de var gelecekte de olacaktır. Terörizmin yol açtığı etki, sayısal olarak çok fazla olmamakla(ölü-yaralı sayısı) beraber uygarlığı ayakta tutan ahlaki ve siyasi hedefleri hedef almasından dolayı etkisi büyüktür. (Ergil, 1992: 142) Terörist yapılanmalar için kimin veya kimlerin hedef olduğunun çok önemi yoktur. Terörist için cinayet ya da adam öldürmek amaç değil araç görevi görür. Bu eylem teröristin sesini duyurmasına aracılık eder, vasıta olur. (Özerkmen, 2004: 252) Bugün itibariyle Birleşmiş Milletler tarafından 80 , ABD tarafından 61 , Avrupa Birliği Konseyi tarafından ise 21 grup/ yapı terör örgütü olarak nitelendirilmektedir. Unutulmaması gereken bir diğer husus ise terörizmin mutlak dış kaynak desteğine ihtiyaç duymasıdır. Bu dış kaynak çoğu zaman başka bir devlet veya devletler grubu olabilir. Uluslararası terörizm ve devlet ilişkisi, devlet girişimi, devlet desteği, devlet hoşgörüsü ve devlet zaafı olmak üzere 4 farklı şekilde olabilir. (Ergil, 1992: 141) İlk ikisini direkt destek olarak, hoşgörü ve zafiyeti de dolaylı destek olarak adlandırabiliriz. Boyun eğmeyen bir halkı boyun eğdirmek için terörist bir taşeron ordu örgütlemek meşru görülür. (Chomsky, 1999: 16-17) Terör, Türkiye ve kolluk kuvvetleri Günümüzde terörün en önemli yardımcısı, teknolojik gelişmelere bağlı olarak iletişim imkânlarının artmasıyla özellikle koruyucu duvar olarak gözüken ülke sınırlarını ortadan kalkmasıdır. Terör örgütleri teknolojik imkanlarla sempatizan grupları oluşturmakta ve örgüte eleman sağlamaktadır. Bu kontrol edilemezliğin yarattığı boşluk sonucunda, terör eylemleri ile terörist hareketler akışkanlık ve hız kazanarak daha tehditkar bir yapı olmaktadırlar. Seçilmiş hedeflere sınırlı sayıda insanla yapılan, ani vuruş özelliği ile son derece etkili olan ve bağlantılarını saklamakta oldukça usta olan yeni savaş yöntemi (Çitlioğlu, 2008: 14) terörizmin etki alanı küreselleşen dünyada her yerdir. Terör yapılanmalarında veya teröristlerde evrensel anlamda etik değerlere uyma ya da ahlak anlayışı beklemek fazlasıyla iyimserlik olur. Bu tehditlere karşı devletlerin vatandaşlarının özgürlüklerini sınırlamadan ne şekilde önlem alacağı ciddi bir sorundur. Buradaki paradoks özgürlükler ve güvenlik önlemleri dengesinin kurulmasında yaşanmaktadır. Bireysel özgürlüklerin her şeyin üzerinde olduğunu söyleyen AB’nin kurucu ülkeleri olan Fransa, Almanya, Belçika, Hollanda dahi Paris ve Bürüksel havaalanı saldırıları sonrasında aldıkları önlemlerle sosyal yaşamın neredeyse tüm alanlarına müdahale etmişlerdir. Hükümetler, politikaları gereği söylemler geliştirirken bir terör eylemi sonrası en fazla ifade edilen kavram ‘’terör ile mücadele’’ etmektir. Buradaki en temel mantık sorunu, soyut bir kavram olan ve kim olduğu bilinmeyen terör ile mücadele edemeyecek olmanızdır. Terör eylemleri ile toplumda huzursuzluk yaratmak isteyen, korku, kargaşa ve yılgınlık yaratarak amacına ulaşmak isteyen teröristler veya terör grupları ile ancak savaşırsınız. Terörizm bir düşman değil düşman tarafından uygulama ihtimali olan bir savaş türüdür (Friedman, 2011: 101). Terör saldırılarını engellemenin en kesin yöntemi istihbarat kaynaklarının verimli ve etkili çalışmasıdır. Güvenlik güçlerinin rutin olarak yaptığı asayiş uygulamaları saldırıyı engellemeye yönelik der ancak saldırının gücü ve etkisini sınırlamaya yönelik önleme faaliyeti olabilir. Günümüz Türkiye’sinde gerek (her ne kadar sol tandanslı işçi partisi olarak kurulsa da) şu anki yapısı gereği toprak talepli Kürt milliyetçi terör örgütü PKK, gerekse Heterodoks terör örgütü DEAŞ/DAEŞ’in ortak noktası sosyal yaşamın merkezini hedef almaları, şehir merkezlerinde eylemlerini gerçekleştirmeleridir. Terörün amacı olan kaos yaratma ve toplumsal düzeni bozma noktasında şehir merkezlerinin doğru hedefler olduğu aşikardır. Artan terör eylemlerinin şehir merkezlerine kayması ile birlikte güvenlik (sorunu) algılaması da hızlı bir şekilde değişmiştir. Askeri plan ve eylemler ile sınırda, dağda yaşanan mücadele artık boyut değiştirerek şehirlere inmiştir. Terör amacını gerçekleştirmek için bazen terör örgütleri arasında çeşitli işbirliklerinin olduğu da görülmektedir. Hatta bu işbirlikleri devlet destekli veya doğrudan bir veya birkaç devletin işbirliği ile de olabilmektedir. Örneğin DHKP-C ile PKK’nın, DAEŞ ile El Nusra’nın çeşitli eylemlerde birbirlerini destekledikleri veya eylem havale ettikleri, “vekâlet terörü” olarak adlandırabileceğimiz bir dayanışma içinde oldukları bilinmektedir. Tedbir alınması noktasında sorulacak soru, devlet asli kolluk kuvvetlerini hayatın her alanına sokarak nasıl bir güvenlik sağlayabileceği ya da güvenlik algısı oluşturacağıdır. Soruyu başka bir şekilde sorarsak olağan yaşamına devam etmek isteyen bireyler, sokakta, alışveriş merkezinde, parkta, sinemada, stadyumda kısacası hayatının her anında polis, jandarma ya da asker gördüğünde kendilerini gerçekten güvende mi hissedeceklerdir?
Özel güvenliğin rolü
Bu koşullar altında kamu güvenlik güçlerinin en önemli yardımcıları halihazırda her alanda var olan Özel Güvenlik Görevlileri olacaktır. Kamu kolluk kuvvetlerine destekler mahiyette oluşturulan özel güvenliğin, zamanla görev alanları genişlemiş ve çeşitlenmiştir. Özellikle AVM, park, tren, metro, spor müsabakaları gibi kamuya açık alanlarda görev yapan ve kamu kolluk kuvvetlerini tamamlayan ve bu gücü yasalardan alan Özel Güvenlik Görevlileri daha etkin kullanılabilir. Polisten daha fazla kamuya açık özel alanlarda veya kamusal alanlarda faaliyet gösteren Özel Güvenlik Görevlileri içinde tehdit kayıp kaçak önleme veya sıradan adi suçları/saldırıları bertaraf etmenin ötesine geçmiştir.
Özel Güvenlikçiler, yasalardan aldığı destekle, önleyici aramadan kimlik sormaya, yakalamadan zor kullanmaya kadar, görev alanı ve görev süresince hemen hemen polisin haiz olduğu tüm yetkilere sahiptirler. Kamu kolluk güçlerinden avantajlı oldukları konu ise sürekli günlük hayatın içinde olmalarından dolayı toplumda yarattıkları aşinalığın verdiği psikolojik rahatlıktır. Tabi ki bu rahatlığın gerçeğe dönüşmesi için Özel Güvenlik Görevlilerine verilen eğitimin yeterli, amaca uygun, gelişime ve değişime hızla adapte olabilen ve suçu/suçluyu iyi analiz edebilecek seviyeye getirilmesi gereklidir. Eğitimli ve daha fazla bilgilendirilmiş, donatılmış Özel Güvenlik Görevlileri terör eylemlerine karşı bundan böyle önlemli bir faktör kuvvet olarak kullanılmalıdır. Özel Güvenlik Görevlilerine yeni biçilecek görev tanımında hâlihazırdaki yasal mevzuata göre bir problemde görülmemektedir. Zaten kuvvet kullanmanın en üst sınırı olan silah kullanma yetkisi görev alanı ve süresince Özel Güvenlik Görevlilerine verilmiştir. Buradaki sorun uygulamaya yöneliktir.
Asker ve polisin hiyerarşik yapısı ve emir – komuta zinciri çerçevesinde kuvvet kullanma konusunda daha fazla denetim mekanizması varken, bu durum özel güvenlik için sınırlıdır. Ayrıca özel güvenliklerin çoğu zaman bireysel karar alma sorumluluğu da sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel olarak; bilinç ve bilgi düzeyini yeterli olmaması olay anında korku ve endişe hali ile birlikte nicelik olarak ( polis ve askere oranla ) azlık durumu da diğer bir olumsuzluktur. Karşılaşılan terör eylemi azlığı dolayısıyla geliştirilebilecek davranış mekanizmalarının eksikliğini de bu temel problemlere ekleyebiliriz.
Tabi ki her özel güvenlik görevlisinin teröristle veya terör eylemleri ile mücadele konusunda eğitilmesi imkansızdır ki bu durum polis ve hatta asker içinde geçerlidir. Burada vatandaşla daha fazla iç içe olan görevlilerin bilinçlendirilmesi ve stratejik alanlarda görev yapanlara bu tarz bir eğitimin asgari düzeyde de olsa verilmesidir. Aşılması gereken ilk eşik Özel Güvenlik Görevlilerinin de kolluk kuvveti olduğunun halka anlatılması, algılatılması, ikinci eşik ise kendilerinin ve yaptıkları işin önemli olduğunun bu meslek grubuna hatırlatılmasıdır. Çünkü burada önemli bir diğer nokta terör örgütleriyle yapılan psikolojik savaştır. Teröristi olduğundan daha güçlü gösteren bir psikolojiye dayanan terörizme (Friedman, 2011: 104) karşı aynı silahları kullanmak gerekmektedir. Hem halkın hem de teröristle savaşanların moral-motivasyon dayanaklarının güçlendirilmesi esastır.
Sonuç yerine
Türkiye için terör çağında Özel Güvenlik yeniden konumlandırılırken özel güvenlikçilerin eğitiminde ciddi değişikliklere gidilmelidir. Yalnızca görev yaptığı alanlarda kayıp-kaçak önleme, kayıt altına alma ya da yol gösterme işlerini yapan kişiler olarak eğitilmemelidirler.
- Üniversitelerde ve eğitim kurumlarındaki eğitim programlarının standartlaşması
- Yanıcı, patlayıcı madde ve bomba eğitimlerinin verilmesi
- Güvenlikte teknolojinin kullanılmasının ve standartlaşmanın sağlanması
- Güvenlik Projelerinde Risk analizinin zorunlu tutulması ve denetiminin sağlanması
- Kamuya hizmet eden (AVM,Turizm Tesisleri,Hava Limanı, İstasyon,Otogarlar,Turist Rehberleri gibi)yerlerde çalışan farklı meslek mensuplarına terör farkındalığı ve duyarlılığı eğitimi verilmelidir. İstanbul Sultan Ahmet Meydanında Alman turistlerin büyük bölümünü kurtaran turist rehberi buna iyi bir örnektir.
- Canlı bomba tanıma, teşhis ve önleme eğitimlerinin ÖG. eğitim programlarına dahil edilmesi,
- Özel Güvenlikteki denetimlerin yükü her gün ağırlaşan EGM’ den alınarak yeni bir yapılanmayla bağımsız bir denetim mekanizmasıyla gerçekleştirilmesi gereklidir.
“Küresel güçler açısından boyun eğmeyen bir halkı boyun eğdirmek için terörist bir taşeron ordu örgütlemek meşru görülür.”
Son söz olarak teröristin veya terör gruplarının endişelenmesini sağlayacak, halka da güven verecek bir düzen kurulursa mücadelede yol alınabilir. Tehdit ve risk daima vardır, eylemleri sıfırlayamazsınız ama sınırlayabilirsiniz.
Kaynakça
1. Borradori, Giovanna. (Der.) Terör Günlerinde Felsefe: J. Habermas ve J Derrida ile Diyaloglar,“Terörizmin Yeniden İnşası”, Çev. E. Barca, YKY, 2008
2. Chomsky,N. v.d, Terörrim Efsanesi, Ayraç Yay., 1999.
3. Çitlioğlu, Ercan, Gri tehdit terörizm, Destek yay. Tem. 2008,
4. Ergil, Doğu, “Uluslararası Terörizm”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Yıl: 1992 Cilt: 47 Sayı: 3, 139-143
5. Friedman, George, Gelecek 10 Yıl, Pegasus Yay., 2011
6. Özerkmen, Necmettin, Terör, Terörizm ve Radikal İslamcı Terör, Ankara Üniversitesi DTC Fakültesi Dergisi, Yıl: 2004 Cilt: 44 Sayı: 2, 247-265
7. https://www.un.org/sc/suborg/sites/www.un.org.sc.suborg/files/1267. htm#alqaedaind
8. https://www.state.gov/j/ct/rls/ other/des/123085.htm
9. http://eur-lex.europa.eu/legal-content/en/TXT/PDF/?uri=CELEX:32017D 1426&from=EN
NOT: Bu makale TURANSAM dergisinde yayınlanmıştır