Toplumsal yaşam içinde özel güvenlik
Üzerinde üniformasıyla ve en genel tanımıyla güvenlik teçhizatıyla görev yapan özel güvenlik görevlilerinin toplumda bıraktığı izlenim de aslında tek tip değildir.
Günlük hayatımızın her noktasında özellikle son 15 yıldır fazlasıyla görünür olan bir iç güvenlik unsuru var; özel güvenlik görevlileri. Özel güvenlik ile ilgili genel tanımlamalarda, ifadelerde kamu kolluğunu tamamlayıcı bir mesleki anlayıştan söz edilir. Buradaki tamamlama olgusu eksikliği giderici anlamından ziyade destek verici olarak anlaşılmalıdır. Liberal ekonomik düzen içinde kurgulanan, özel alanların veya kişilerin korunması temelinde, devlet dışı yapılanmaların oluşturulmasını içeren yine bununla birlikte hizmet satın alanların ücretlerini karşıladığı bir yapıdır özel güvenlik. Bununla birlikte sadece özel alanlarda değil kamu alanlarında da özel güvenlik hizmeti sunulmaktadır. Dolayısıyla tek tip özel güvenlik anlayışından ve bununla birlikte özel güvenlik çalışanından söz etmek bir hayli zordur. Bu durumun bir sonucu olarak çalışma alanlarının çeşitliliği ve farklı sektörlere hizmet sunulmasıdır. AVM’lerden sitelere, otellerden fabrikalara, barajlardan liman / havaalanlarına, üniversitelerden hastanelere kadar daha sayamadığımız birçok alanda özel güvenlik hizmetleriyle karşılaşmaktayız. Dolayısıyla toplumla sürekli iç içe olan ve her an onun gözü önünde bulunan bir meslek grubu ile karşı karşıyayız. Şirketler açısından baktığımızda ise özel güvenlik görevlisi, gelen kişiler açısından ilk karşılaşılan kurum mensubu olması sebebiyle kurumun yüzü olarak görülmektedir ve davranışlarıyla kurumu temsil etmek gibi bir misyonu da vardır. Bu kadar göz önünde olan bir meslek grubu olması, yapılan veya yapılmayan olumlu veya olumsuz bütündavranışlarının eleştirilmesi sonucunu da ortaya çıkarmaktadır. Neredeyse işletmelerin ve kurumların imajı özel güvenlikten sorulur hale gelmiştir.
Üzerinde üniformasıyla ve en genel tanımıyla güvenlik teçhizatıyla görev yapan özel güvenlik görevlilerinin toplumda bıraktığı izlenim de aslında tek tip değildir. Bireylerin beklentileri, içinde bulundukları ortamda algılarını etkilemektedir. AVM, otel veya hastane gibi alanlara giriş yapmak isteyen kişilerin önünde güvenlik görevlisi engelleyici bir unsurdur ve “çantama baktırmam” veya “ben suçlu değilim ki” düşünceleri ile karşısındaki engeli hoşnutsuz bir biçimde aşmak zorunda hissini doğurur. Aynı kişi havaalanı veya otogara giriş yaparken yapılan önleyici güvenlik araması karşısında ise gereklilik olduğu hissiyle daha kabullenici ve olumlu bir davranış sergilemektedir. Öğrencilerde üniversiteye girişlerinde her gün kimliğini göstermek zorunda olmanın verdiği hoşnutsuzluk, ziyarete gittiği arkadaşının okulunda kimliğini bırakıp aldığı ziyaretçi kartı “zorunluluğunda” görülmemektedir.
Toplumumuzun genel olarak askeri bakış açısı – her aileden mutlaka bir askerin olması sebebiyle belki de- sevgi, sempati ve saygı karışımı bir duygudur. Polise bakış açısı için genelleme yaparsak korku ile karışık bir saygı durumundan söz edebiliriz. Özel güvenlik görevlilerinde bu durum biraz daha farklıdır. Toplumun geneli açısından, özel güvenlik görevlileri ile yaşanan çatışmalar, daha fazla mücadele edilebilecekleri ve kazanılma ihtimalinin düşünüldüğü bir güç savaşı olarak görülmektedir. Özel güvenlik görevlileri yasaların kendine verdiği yetkileri kullanmak zorundadır. Fakat bu yetkileri kullanırken takındıkları tutum ve davranışlar toplumsal algıda önemli bir rol oynamaktadır. Maalesef toplumumuzun genelinde var olan empati yoksunluğu hem yetki kullanımı ile güç gösterisi arasındaki ayrımı yapmada zorlanan özel güvenlik görevlisi için hem de işini yapan insanlara saygı duymada ciddi sorunlar yaşayan toplum için ciddi bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Sergilediğimiz tutum ve davranışların anlık değeri çoğu zaman karşımızdaki bireylerin algıladıkları ölçüde olmakla beraber önemli olan toplumun bütünü tarafından kabul gören doğruları sergilemektedir. Toplumun özel güvenlik gerçeğini kabul etmesi, bu görevlilerin kendi huzurları, güvenlikleri ve yaşam rutinlerini doğal akış süreci içinde yerine getirmeleri için oralarda bulunduklarını kabul etmeleri ve bu durumu içselleştirmeleri gereklidir. Ancak halen toplumun önemli bir kesiminde özel güvenlik görevlilerini belki de yasaları bilmemekten ve yasalara-yasaklara uymamayı cesaret ve kahramanlık gibi görmekten kaynaklanan umursamazlık davranışı görülmektedir. Örneğin yaşadığımız pandemi (Covid-19 ) döneminde hastaneye maskesiz girmemesi için uyarılan kişinin testere ile özel güvenlik görevlisine saldırması (Gebze) , metro istasyonu girişinde maskesiz yolcunun özel güvenlik görevlisi ile kavgaya tutuşması (İstanbul) bu duruma en sıcak ve yakın örnektir.
Özel güvenlik mesleği için yasanın çıktığı ilk yıllarda oluşan kaliteli ve nitelikli çalışan ve yine meslek çalışanlarının işine duyduğu bağlılık eksikliği eleştirisi yerini daha olumlu düşüncelere bırakmaktadır. Gerek yasal düzenlemelerle çalışanlara verilen haklar gerekse özellikle üniversitelerde açılan özel güvenlik ve koruma programlarının olumlu etkisi bu süreci hızlandırmıştır. Hala alınacak çok fazla mesafe olmakla beraber meslek grubunun tüm paydaşları bu süreci etkilemektedir. Üniversiteler, özel eğitim kurumları, hizmet sunucular, hizmet satın alanlar, EGM ve tabi ki çalışanlar. ABD. ve Avrupa ülkelerinde geçmişi neredeyse 100 yıldan daha eskiye dayanan bu meslek oralarda bile daha yeni yeni o ülkelerin insanları tarafından kabul görmeye ve saygın bir meslek olma yolunda ilerlemeye başlamıştır. Bizim ülkemizde ise bu süreç daha yeni başlamış ve toplum nezdinde düzeni ve otoriteyi temsil eden polis ve jandarma’nın yanında özel güvenliğinde olabileceği gerçeği yavaş yavaş kabul edilmeye başlamıştır. Özel güvenlik mesleğinin ve bu mesleği yerine getiren meslek mensuplarına yönelik toplumsal algının ve meslek imajının düzelmesi için öncelikle eğitimlerinin nitelikli hale getirilmesi, özlük haklarının düzeltilmesi, seçim ve istihdam yöntemlerinin iyileştirilmesi, görev başındaki yaptırım güçlerinin tekrar gözden geçirilip yetkilerinin düzenlenmesi yapılması gereken acil ve önemli işler olarak karşımızda durmaktadır. Bunun içinde yukarıda sayılan paydaşların ortak çalışma yöntemleri geliştirmelerine ihtiyaç vardır.