
GÜVENLİK İLETİŞİMİNİN SOSYOPSİKOLOJİSİ Suç ve özel güvenlik analizi
“Karşılığı olmayan her davranış, alışkanlık haline dönüşür”
T oplumsal yaşamın içerisinde; birbiri ile etkileşim halinde bulunan, entegre olmuş davranışları yönlendiren, biçimlendiren ve kamu düzenini oluşturan kurallar vardır. Kuralların uygulanması, aslında sosyal düzenin korunması ve sürdürülebilirliğin sağlanmasıdır. Kuralların uygulanması aynı zamanda toplum ve bireyin sorumluluklarına da bağlanmıştır. Kanunla oluşturulmuş bu sorumlulukların denetimi de kurumsallaşan ve kültürün getirdiği, mekanizmalar tarafından yapılmaktadır. Olağan sürecin bozulması, olumsuz anlamda kullanılması, denetim mekanizmasının yanlış yönlendirilmesi, birey ve toplumu suça götürür.
“Suç; ulaşılan hedef ve sonuç, suçluluk ise hedef ve sonuca ulaştıran kazanılmış, edinilmiş kişisel, toplumsal olumsuzluklardır. Toplumsal davranış biçimlerini oluşturan kurgulanmış standartlar; bireysel entegre ile sistematiğin dışına çıkarsa suç oluşur. Suç’un ortaya çıkması bazen formal kuralların uygulanmaması ve karşılığını bulmamasından kaynaklanır.”
Suç; denetim mekaniğinin statik hale dönüşmesidir.
Suç; statik bir durum arz ederken, suçluluk; dinamik, sürdürülebilir ve toplumsal bağımlı bir yapı göstermektedir. Toplumsal ve sosyokültürel süreç ile etkileşim halindedir.
Kişisel hal tepkimesi suç’u oluşturmaktadır. Kişilik seviyeleri ve oluşum süreci, bulunduğu alan ve sosyal katmanlar suç ile mutlak ilgilidir.
Bu süreçten gelen ve bu süreci oluşturan, olmak üzere meydana gelen ayrışma, Suçluluk tanımlamasıdır.
Suç; ulaşılan hedef ve sonuç, suçluluk ise hedef ve sonuca ulaştıran kazanılmış, edinilmiş kişisel, toplumsal olumsuzluklardır.
Toplumsal davranış biçimlerini oluşturan kurgulanmış standartlar; bireysel entegre ile sistematiğin dışına çıkarsa suç oluşur. Suç’un ortaya çıkması bazen formal kuralların uygulanmaması ve karşılığını bulmamasından kaynaklanır.
Suç; sürdürülebilir yaşamın durağan safhalarıdır. Bu durağanlık bireyde ve toplumda kültürel ve iklimsel odaklı Suçluluğu gerçekleştirir.
Ancak günümüz sosyo ekonomik yapısı bilimsel standartların değişebilirliğini ortaya çıkarmıştır. Elektronik network, teknolojik gelişmeler ve globalleşme hiçbir şekilde mutlak etkileşimi sağlamaz, ülkelerin kendi kültürleri suç ve suçluluk tanımlarını ve mücadele yöntemlerini sürekli değiştirmekte, benzerlikleri ve ezberleri bozmaktadır. Suç’un oluşması, işleme yöntemleri, hukuki ve toplumsal karşılığını bulması hatta adli tıp teknik ve standartlarının değişkenliği söz konusudur. Bundan çıkarım şudur; Tasarlamadan, uygulamaya kadar Suçlar ve Suçluluk mutlak tanımsal değildir. Ancak benzerlikler geçici sonuçlar getirebilir Suçun işlenmesini tetikleyen, bireyi etkileyen toplumsal bir iç güdünün varlığı tartışılmazdır. Bireyin üzerinde; içinde bulunduğu sosyal gruplar ile yaşadığı toplumsal yapıların etkisi çok fazladır. Kişisel nitelikler, hesap verebilirlik, sorumluluk, ahlaki değerlere sahip olmanın seviyesi toplumsal yaşama göre şekillenir. Bu etkileşimin iyi analiz edilmesi, suçlunun psikolojik yapısını suç a entegre eder.
Geciken adalet, olmayan denetim, uyulmayan kurallar ve alınmayan önlemler;
toplumun kendi statükosunu oluşturur, suçun önlemini kendisi alır, cezasını kendisi verir, kendi kurallarını koyar ve hukukunu oluşturur, bunu onur ve şerefle bağdaştırır, bütün bunlar intikam duygusunu yaratır, suç işlemeyi onur meselesi, hatta meşru müdafa haline dönüştürür, sonuçta toplumun kuvvetler ayrılığı meydana gelir, insanlar bu dinamiği, resmi statikoya tercih eder.
Toplum psikolojisi, suçun işlenmesini kolaylaştırır, işlenen suçun unutulmasını, tekrarlanmasını, kabul görmesini, başka amaçlar için kullanılmasını sağlar. Önemli olan bireysel aidiyetin işlediği suça; kurum, parti, örgüt, şehir, mahalle, sokak, aile vb. gibi bağlılıkların bakış açısıdır. Kamunun genel değerlendirmesi ve öngörüsü çok şiddetli bir şekilde suça ve suçluya tepkiseldir. Ancak bu tür bağlılıklar suç ve suçluyu absorve-kamufle edebilir, suçun işleniş ve kararlaştırılmasında veya aniden gelişmesinin arkasında bireysel bu psikoloji mutlak bulunmaktadır. İkili yaşam psikolojik dünyada gerçekleşir, ikisinin çatışmasından bireysel zararlar oluşabileceği gibi, suç da işlenebilir.
Toplumsal psikolojinin getirdiği sahte kişilik ile yaşayan birçok insan, yalnız kaldığında asıl kişiliğini yaşar, dijital yaşamın oluşması ile grup ve toplum psikolojisi sanal ortama da taşınmıştır. İnsanlar ait oldukları bu oluşumlar içerisinde daha iyi hissettiklerini tarz ve hareketlerinde gösterirler, yaşam biçimlerine göre hissettikleri bu hallerini suça dönüştürebilirler, bu aidiyetlerini güçlendirmek için bir örgüt adına cinayet işleyebilir, kendilerini dahi öldürebilirler, aidiyet mutlak suç işlemeyi gerektirmez ancak dini, siyasi, sosyal ve ekonomik amaçlara göre kaçınılmaz olabilir.
“Bir suçlu tek başına suç işlemez; onun suç işlemesini kolaylaştıran, sebep olan, azmettiren, mutlak çok sayıda sorumlu ve fiziki imkan vardır. Bu sorumluluk suçlu dan geriye doğru azalarak, devam eder. Suç ve suçluluk kavram olarak, pratik olarak da tekil değil, çoğuldur.”
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir, yakınlaşan ve sınırları kaybolan yaşamlar aslını kamufle eder, çıkışlara zorlar. Önemli olan da bu noktadır, suçun oluşmasına kapı açan kritik an…
Bazen bireysel alışkanlıklar ve sonradan edinimler asıl karakterin yerine geçer, bu da suç işlemenin sunulacak nedenlerinden birisi olur. Kullanılan araba, yemek yenilen restoran, alışveriş yerleri, toplu ulaşım bizim hep farklı davrandığımız yerlerdir. Buralardaki uyumsuzluklarımız, dikkatsizliklerimiz, katıldığımız etkinlikler vb. suçun oluşmasını tetikleyebilir, bu tür riskler toplumsal kültüre göre azalır veya çoğalır.
SUÇ ve SUÇUN TEKRARI KESİN MÜDAHALEYİ GEREKTİRİR; KARŞILIĞI OLMAYAN TEKRAR SUÇLULUK MEKANİZMASINI OLUŞTURUR, SUÇ; TOPLUMSAL SÜRECİN İÇERİSİNE YERLEŞİR ve TETİKLEMELERİ BEKLER…
Suç oluşuncaya kadar, buna işlenmesi de dahildir, bir çok aşamalardan geçer, mevcut sosyal, siyasal ve ekonomik süreçte suçun oluşması engellenebilir. Rakamsal veriler ve yapılan istatistikler mutlak çözüme ve önlemeye yönelik olmalıdır. Mimariden, gıdaya, ulaşımdan, eğitime kadar bir çok safhada suç önlenebilir, bu süreç sistematik hale dönüştürülmelidir. Önlemler bitmemiştir, geri dönüşüm başlamıştır. Dönüştürme amaçsa, kazanma ve islah etme gibi… suç sonrası da çok önemlidir; karşılıksız eylemler, kendisini yeniler, her seferinde gelişir, tekrar eder, daha bilinçli olur, kanıksanır ve etkisizleşir.
Suç ve suçlu; öncelikle mağdur, mağdurlar, toplum vicdan ve aklında karşılığını bulmalıdır. Kanunlar bu temelde uygulanmalı, hüküm buna göre verilmelidir. Cezalar bu temelde verilmelidir. Bu sistematiği oluşturduğunuzda; suçlu cezalandırılırken aynı zamanda suç da önlenecektir.
Her suçun tam karşılığı vardır, mutlak cezası verilir; bu hem suçla mücadele eylem biçimidir, hem de suç önleme psikolojisidir.
Bir suçlu tek başına suç işlemez; onun suç işlemesini kolaylaştıran, sebep olan, azmettiren, mutlak çok sayıda sorumlu ve fiziki imkan vardır. Bu sorumluluk suçlu dan geriye doğru azalarak, devam eder. Suç ve suçluluk kavram olarak, pratik olarak da tekil değil, çoğuldur.
Suçlunun; cesaret, teşebbüs, psikolojisi ve alışkanlığının arka planında bu yatar. Bireylerin sosyal yaşam içerisindeki bir çok ihmali ve olumsuzluklar, sorumsuzluklar, diğer bireylerin suç işlemesine olanak sağlar.
Cezai karşılığın tam etkisi suçun oluşumunu engeller, tekrarı azalır, bu kanunun esas oluşudur, kısa sürede sonuç yani yakalama da tekrarı engeller. Ancak önleme olmazsa suç olduktan sonraki sürecin hiçbir anlamı olmaz, önleme faaliyetleri, sistemin güvenlik adına kurduğu otoritedir. Bilgi / Öngörü / Planlama / Sorumluluk – Bilinçli Olma / Kurallara Uyma – Uygulama, önleme faaliyetlerinin esaslarıdır. Suça karşı bireysel ve toplumsal tepkimelerin sürekliliği, suç ve suçlu psikolojisinin deşifrasyonudur.
Her eylemin makul karşılığı esastır. Karşılık yoksa kaos vardır. Bununla birlikte; kaos kendi mekaniğini oluşturur, insanlar kabullenir, olağan hisler ve tepkiler görülür.
Yaşamın getirdiği zorunluluklar, bireysel veya toplumsal alanlarımızı oluşturur. Bu alanlar bizim zaman zaman güçlü / zayıf olduğumuz alanlardır. Kabul edilebilir sınırların içerisinde kalırsak olumlu, dışında kalırsak, olumsuz faaliyetlerin ortağı veya sorumlusu oluruz. Bireyi olumlu / olumsuz yönde motive eden en önemli unsur; hareketlerini ve kararlarını etkileyen kazanılmış psikolojisidir.
Daha basit bir bakış açısı; dinamik olan Güvenlik ile statik olan Emniyet kavramlarının pratikte ve toplumun algısında sürdürülebilirliğinin sağlanması, suçun önlenmesidir.
Önleyici mekanizmanın en uç noktası da ÖZEL GÜVENLİKtir.
Bundan hareketle; Toplumun ve topluma yönelik genel davranış biçimlerinin dışında; güvenlik yönetişimini oluşturan dinamiklerden görev alnının öngördüğü psikolojinin; Özel Güvenlik Görevlisi tarafından bilinmesi, güvenlik sağlamada bu yönde duyarlı olması gerekmektedir.
“Suç oluşumu, güvenliğin oluşumu ile aynı istikamette olur, farklı yöndeki hareketlenmeler emniyet ve asayişin zaafları olacaktır. Öncelikle güvenlik algısının toplumdaki iz düşümünü değiştirmek gerekir, özel güvenlik bu değişimin başlangıç noktasıdır. Görev ve yetki yönünden etkinliğin sağlanması insanların ne kadar güvenliğe ihtiyaç duyduklarına ve bunun karşılığında ne kadar ödeyeceklerine bağlı olmuştur, bu değişmelidir. Özel Güvenlik toplumsal statiğin dışına çıkarılmalı, genel güvenliğin dinamiğine alınmalıdır. Toplum güvenliği değil, güvenlik toplumu etkilemelidir.”
Güvenlik iklimi, lokasyonlara ve görev alanının yapısına göre değişir, bu yapı aynı zamanda demografik dağılımın dışarıdan etkilediği bir yapıdır.
Özel Güvenlik Görevlisi, güvenlik talimatlarını uygularken iç ve dış etkenlerin oluşturduğu psikoloji ile entegre olmak durumundadır. Önleme görevini; işleyen hukuk çerçevesinde mevcut iklim ve sosyal yapı ile çatışmadan çözüm odaklı yapmalıdır. Toplumsal olaylarda; genel psikolojiyi etkileyen bütün faktörler tarafların bulunduğu alan, iletişim ve koordinasyon ile etkileşim halindedir. Güvenlik Psikolojisi olarak da tanımlayabileceğimiz, ön görebilme, tanımlama, karar verme gibi geliştirilmiş kişisel yetenekler Özel Güvenlik Görevlisinin özel donanımlarıdır. Görev sahasında karşılaşılan olay ve şahısların taşıdıkları güvenlik algısı ile özel güvenlik görevlilerinin işlerlik kazandırmaya çalıştığı güvenlik algısı birbirinden oldukça farklı duygu ve davranışlardır. Bu statiko; iki taraf için de zorlanır ve sınırlar ihlal edilirse, çatışma başlar, bir de toplumun getirdiği güvenlik algısı ile birleşirse pratikte yapılanların hepsi gereksiz ve etkisiz hale dönüşebilir. Toplumsal hayatın emrettiği davranışlar, yani toplumsal psikoloji size olduğunuzdan farklı hissettirir, sonuçta kurallara uyarsınız veya uymazsınız, bu da her iki tarafın eylemlerinde rutini oluşturur. Örneğin, AVM güvenliği giriş- çıkışlarda yaratılan güvenlik algısı, kapıda elektronik tepkisi düşürülmüş X Ray cihazı ve el dedektörü, ne yaptığını bilmeyen, bilmek istemeyen özel güvenlik görevlisi, onu orada görevlendiren şirket, kaybetmek istemeyen bir ticari yönetim ve elini kolunu sallayarak gelen müşteri; en tipik güvenlik algısı, ticari kaygının ve müşteri memnuniyetinin ön plan da olduğu, güvenlik kavramının ise boşlukta sallandığı bir örnek, işte toplumun oluşturduğu sosyal psikolojinin işleyiş tarzı… Özel Güvenlik Görevlisinin potansiyel yapısını geçici olarak felç eden ve sadece algıya dayalı bir işleyiş, Statik güvenliğin toplumun davranış biçimlerine göre şekillenmesi ve yönetilmesi, önleyici güvenliğin yani emniyetin ortadan kalkmasını, olduktan sonra yapılacakların güvenlik sayıldığı bir dinamiğe dönüşümünü sağlamıştır. Aslında mevcut güvenlik sistemi içerisinde toplum kendisini de yanıltmaktadır. Bu yanılgı özel güvenliği etkisiz eleman, yetersiz hareket olarak tespit etmiş sanal görüntüye dönüştürmüştür. Suç oluşumu, güvenliğin oluşumu ile aynı istikamette olur, farklı yöndeki hareketlenmeler emniyet ve asayişin zaafları olacaktır. Öncelikle güvenlik algısının toplumdaki iz düşümünü değiştirmek gerekir, özel güvenlik bu değişimin başlangıç noktasıdır. Görev ve yetki yönünden etkinliğin sağlanması insanların ne kadar güvenliğe ihtiyaç duyduklarına ve bunun karşılığında ne kadar ödeyeceklerine bağlı olmuştur, bu değişmelidir. Özel Güvenlik toplumsal statiğin dışına çıkarılmalı, genel güvenliğin dinamiğine alınmalıdır. Toplum güvenliği değil, güvenlik toplumu etkilemelidir.
Özel güvenliğin görev alanları; genel güvenliğin hücre yapısını oluşturmaktadır. Hücrelerdeki olumsuzluklar ve düzensizlikler, toplumun güvenlik algısını ve kamu düzenini içten içe etkiler, toplumsal hastalığa dönüşür, olumsuz güvenlik algısı kendi kültürünü, çözümlerini yaratır.
Güvenliğin genel farkındalığı bireysel yapıda bütünleşmiştir. Siz kendinizi güvende hissettiğinizde görünür ve rutin önlemler sizi rahatsız eder, eğer güvenliğinizden endişe duyuyorsanız, meydana gelen olaylar sizi psikolojik olarak etkiliyorsa görünür ve rutin önlemleri yeterli bulmaz, tepki gösterir, güvenliğin artırılmasını istersiniz. Bir de olaylardan sonra alınan önlemler vardır ki; sizin hareketlerinizi kısıtlayan veya rahatsız eden bu psikoloji de sonuç‘ bu önlemlere ne gerek vardır’ Davranışlarımızın; toplumsal ve bireysel açıdan oluşturduğu sanal güvenlik anlayışı özel güvenlik hizmetlerini sektörel yapı içerisine sıkıştırmış, koruma ve kollama faaliyetleri sadece insan unsuruna odaklanmış, nicelik değer kabul görmüş, nitelik değer göz ardı edilmiştir. Sosyal psikolojinin getirdiği bu işleyiş, özel güvenliğin ekonomi politiğini oluşturmuştur. 2004 tarihli kanun ile bugün takip ettiğimiz formal sürecine kavuşan Özel Güvenlik; meslek / sektör kavramları arasında henüz adı konulmamış, sektörün meslek üzerinde baskı kurduğu bir statik olarak kendini göstermiştir. Sektör işleyişini ticari kaygıdan hareketle, iş bulma toplumsal sorunu üzerine endekslemiş, bu yönde basit kurumsallarını ve kurallarını ortaya koymuştur. Devam eden süreçte güvenliğin toplumsal algısı yaratılmıştır. Örneklemelerden bakıldığında; bir futbol karşılaşmasının yapıldığı stadyumda genel güvenlik dışında görevlendirilen özel güvenlik sayısının çok olmasının, karşılaşma süresince alınan önlemlerin maç sonunda meydana gelen olayları etkilemediği defalarca anlaşılmıştır. Nitekim tercih ettiği futbol takımının karşılaşmasında gol atıldığında, özel güvenlik görevlisinin de normal bir seyirci gibi davranış gösterdiği ve kargaşaya sebebiyet verdiği görülmüştür. Toplumsal ve bireysel davranışların etkilediği özel güvenlik; meslek kimliği içerisinde, örgütsel sistematiği oluşturulmuş, standartlara bağlı, genel güvenliğin organik yapılanması içerisinde korunan, hiyerarşik düzeni bulunan, iç ve dış denetime bağlı, profesyonel geçişlere hazır ve en önemlisi akademik kariyerini, marka değerini yaratmak için kullanan, ticari kaygıdan uzak, sosyal, ekonomik, akademik ve hukuksal boyut içerisinde yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Ticari yapısı hukuk içerisinde güçlendirilmekle birlikte; özel güvenliğe akademik boyut kazandırılmalıdır. İdari olarak da genel kolluğun organik ve hiyerarşik yapısına entegre olmalıdır.
“Güvenliğin genel farkındalığı bireysel yapıda bütünleşmiştir. Siz kendinizi güvende hissettiğinizde görünür ve rutin önlemler sizi rahatsız eder, eğer güvenliğinizden endişe duyuyorsanız, meydana gelen olaylar sizi psikolojik olarak etkiliyorsa görünür ve rutin önlemleri yeterli bulmaz, tepki gösterir, güvenliğin artırılmasını istersiniz. Bir de olaylardan sonra alınan önlemler vardır ki; sizin hareketlerinizi kısıtlayan veya rahatsız eden bu psikoloji de sonuç ‘bu önlemlere ne gerek vardır’.”
Güçlü ve örgütsel oluşumunu tamamlamış özel güvenlik potansiyeli toplumun güvenlik algısını pozitif yönde etkileyecektir. Sosyal psikolojinin baskısından kurtaracak, profesyonel görev yapısı ile önleyici güvenlik pratiğini, kamu düzeninin işleyişini sağlayacaktır.
Related Post
Submit a Review