COVID-19 pandemisinin deniz güvenliğine etkileri
COVID-19’un yıkıcı ekonomik etkisine rağmen, deniz ticareti üzerindeki etkisi ilk korkulandan daha az oldu. Pandemi koşullarına diğer endüstrilere göre daha dayanıklı gibi görünen küresel deniz ticareti sektöründe, 2020 yılında deniz yoluyla taşınan ticaret hacimleri sadece yüzde 3,6 oranında azaldı.
Yarattığı “domino etkisi” ile 2020 yılının başından itibaren dünya üzerindeki neredeyse tüm sektörleri doğrudan veya dolaylı şekilde derinden etkileyen COVID-19 pandemisi, denizcilik sektöründe de bir yandan eski sorunları derinleştirirken, diğer taraftan da yeni tehdit ve riskleri ortaya çıkardı. Küresel salgının, insanların yaşamı üzerindeki yaşamsal tesiri göz ardı edilemez olsa da bir süre sonra ekonomik ve jeopolitik etkileri daha belirgin şekilde öne geçmeye başladı. Küçük ve orta ölçekli işletmeler ile kırılgan ülkeler daha ağır sonuçlar ile yüzleşmek zorunda kaldı. Elbette bunlar salgının kısa vadeli etkileriydi; orta ve uzun vadeli sonuçları ile ise muhtemelen önümüzdeki yıllarda yüzleşeceğiz. COVID-19’un yıkıcı ekonomik etkisine rağmen, deniz ticareti üzerindeki etkisi ilk korkulandan daha az oldu. Pandemi koşullarına diğer endüstrilere göre daha dayanıklı gibi görünen küresel deniz ticareti sektöründe, salgının etkilerinin yoğun bir şekilde hissedildiği, ülkelerin çeşitli kısıtlayıcı tedbirleri uygulamak zorunda kaldıkları 2020 yılında deniz yoluyla taşınan ticaret hacimleri sadece yüzde 3,6 oranında azaldı . Deniz ticareti için kısa vadeli veriler olumlu gibi görünse de orta ve uzun vadede ortaya çıkabilecek riskler çeşitliliğini ve belirsizliğini korumaktadır. Küresel salgının başladığı 2020 yılından bugüne kadar dünya denizlerinde karşılaşılan problemlere güvenlik odaklı bir pencereden bakacak olursak, COVID-19’un mevcut tehditlere ivme kazandırdığını ve bazı yeni riskleri de gündeme getirdiği açıkça görülecektir.
Kırılgan ekonomiler, jeopolitik istikrarsızlıklar ve deniz güvenliği ilişkisi
Ülke kırılganlığının temel göstergeleri arasında aşırı yoksulluk, ekonomik dengesizlik, gıda güvensizliği, şiddet, silahlı çatışmalar, siyasi istikrarsızlık, nüfusun yerinden edilmesi ve genç işsizliği yer almaktadır. Kırılgan devletler çoğu zaman bu göstergeler içerisinden, birbirini tetikleyen, birden fazla tehdit ile karşı karşıya kalmaktadır. COVID-19’un dünya üzerinde yoğun etkilerini hissettirdiği 2020 -2021 sürecinde görülen tüm olumsuzluklar için “günah keçisi” olarak gösterilmesi doğru bir varsayım olmasa da birçoğu için dolaylı etkilerinden söz etmek mümkündür. Pandemiyle birlikte uygulanan çeşitli tedbirlerin sonucunda, birçok sektör faaliyetlerini sınırlamış veya tamamen durdurmuş, bu durum da küresel ekonomik daralmayı artırmıştır.
“COVID-19 denizcilik sektöründe sadece sebep olduğu operasyonel ve mali zorluklarla kalmamış, aynı zamanda deniz ticaretine saldırıların artışına da katkıda bulunmuştur.”
Devletlerin bu riski yönetme becerisine bağlı olarak, geleneksel olarak istikrarlı ekonomilerde dahi toplumsal huzursuzluk, radikal aktivizm ve artan suç oranı gözlemlenmiştir. Pandemi öncesinde de var olan Suriye, Yemen, Sudan, Libya, Lübnan, Myanmar, Somali ve Nijerya gibi ülkelerde iç savaş, çatışma ve jeopolitik istikrarsızlıklar derinleşmiş, Venezüella ve Afganistan gibi ülkelerde ise ekonomik çöküş ülke sınırlarını aşmaya başlamıştır. Günümüzde jeopolitik ve sosyal istikrarsızlık bulunan, terörizm ve suç riski olan bölgelere baktığımızda, bu bölgelerin COVID-19 nedeniyle ekonomileri ve sağlık sektörü kırılgan ülkeler ile büyük bir ölçüde çakıştığı görülmektedir. Daha ilginç olan ise dünya üzerindeki deniz suçları ve deniz güvenliği risk bölgelerinin, yine bu ülkelerin deniz yetki alanları içerisinde yer alması bir tesadüf değildir.
Pandemi sürecinde deniz haydutluğu ve silahlı soygun
Pandemi, dünya çapında ekonomiler üzerinde yıkıcı bir etki yarattı, yoksulluk ve işsizliği artırdı ve daha fazla bireyi suç faaliyetlerine çekti. COVID-19 denizcilik sektöründe de sadece sebep olduğu operasyonel ve mali zorluklarla kalmamış, aynı zamanda deniz ticaretine saldırıların artışına da katkıda bulunmuştur.
“Etkilerin en fazla hissedildiği 2020’nin ilk dokuz ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre korsanlık ve diğer deniz suçlarında %10 artış görülmüştür.”
COVID-19, deniz haydutlarını üç şekilde dolaylı olarak teşvik etti:
Sosyo-ekonomik faktörler:
Araştırmalar daha önce karadaki olumsuz ekonomik koşullar ile korsanlık arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymaktadır. Pandemi, dünya çapındaki ekonomiler üzerinde yıkıcı bir etki yarattı, yoksulluğu, işsizliği artırdı ve daha fazla kişiyi suç faaliyetlerine itti. Pandemi nedeniyle azalan küresel ticaret hacmine bağlı olarak, denizcilik şirketlerinin maliyetlerden tasarruf etmek için mürettebat ve silahlı muhafızları azalttığı, bunun da gemileri deniz yoluyla işlenen suçlara karşı daha savunmasız hale getirdiği ve mürettebata yönelik tehdidi artırdığı değerlendirilmektedir.
Ayrıca deniz haydudu, suçlu ve terörist örgütleri, yeni eleman aramak, destek almak ve barınak bulmak için yoksulluk ve çaresizlikten yararlanmaktadır . Pandemi döneminde de söz konusu suç örgütlerinin bu durumu kendileri için bir fırsata çevirdiği yönünde bilgiler mevcuttur.
Halk sağlığı kısıtlamaları:
Salgın ve ilgili seyahat kısıtlamaları ve sınırların kapanması, gemileri ve mürettebatı aylarca denizde ve limanlarda mahsur kalmaya zorladı. Bu hareketlilik eksikliği, gemileri deniz saldırılarına karşı daha savunmasız hale getirdi. İstatistikler kısıtlamaların en katı olduğu periyotta gemilere karşı daha fazla saldırı gerçekleştirdiğini göstermektedir.
Ulusal güvenlik önlemleri:
Salgında devletler, kamu güvenliği çabalarının çoğunu salgınla mücadeleye yönlendirmek zorunda kaldı. Vatandaşların halk sağlığı ve güvenliği yönetmeliklerine uymasını sağlamak için karantinaları ve diğer kısıtlamaları uygulamak üzere karada güvenlik tedbirleri artırıldı. Bu durum, dikkatlerin bir kısmını denizdeki tehditlerden karadaki faaliyetlere çevirerek, deniz haydutları için fırsat yarattı. Pandemi döneminde Batı Afrika, deniz haydutluğu ve diğer deniz suçları için en sıcak küresel noktalardan biri haline gelmiştir. Afrika’ya yayılan COVID-19, sağlık sistemlerini zorlamış ve çoğu devletin kıt kaynaklarını pandemiyle mücadeleye ayırması sonucunda kötüleşen ekonomik koşullar Batı Afrika’daki bölgesel deniz suçlarını azaltma çabalarının yetersiz kalmasına neden olmuştur. Ayrıca deniz haydutluğu vakalarının neredeyse bittiği, Hint Okyanusu, Aden Körfezi ve Güney Kızıldeniz’de, pandemi koşullarında ekonomik tasarruf sağlamak ve gemiadamlarını bulaşma riskinden korumak maksadıyla Silahlı Özel Güvenlik Timlerinin gemiye bindirilmesinden imtina edilmesi ve silahlı muhafızları etkileyen seyahat kısıtlamaları, gemilerin güvenlik zafiyetini artırarak bu bölgede gemilere karşı gerçekleştirilen deniz haydutluğu saldırılarının yeniden başlamasına sebebiyet vermiştir. COVID-19’un küresel ölçüde etkilerinin en yoğun yaşandığı ve sürecin uzunluğu konusunda belirsizliklerin sürdüğü 2020 yılında deniz haydutluğunun 2019 yılına oranla %20 artmıştır . Etkilerin en fazla hissedildiği 2020’nin ilk dokuz ayında, bir önceki yılın aynı dönemine göre korsanlık ve diğer deniz suçlarında %10 artış görülmüştür. Dünyanın birçok yerinde pandeminin nispeten kontrol altına alınmaya başlandığı 2021 yılında ise deniz haydutluğu vakalarında %62 oranında bir düşüş olduğu gözlemlenmektedir. Denizcilik sektöründe yaşanan COVID-19 vakaları nedeniyle ticaret gemilerinin gemiadamlarını değiştirmede yaşadığı sorunlar, bir kısım gemilerin eksik personelle seyir yapmak zorunda kalması, gemilere uygulanan karantina ve liman iş gücünde azalma nedeniyle liman önlerinde ve açıklarında görülen gemi yığılmaları, silahlı korumalara getirilen seyahat kısıtlamaları, deniz haydutluğu ile mücadele eden donanma gemilerinde yaşanan enfeksiyon vakaları nedeniyle deniz güvenlik gayretlerinin yoğunluğu ve bütünlüğünde görülen zayıflıklar ve benzeri sorunlar ticaret gemilerini 2020 yılında saldırılara karşı daha hassas bir duruma getirmiştir. 2021 yılından itibaren gemiadamlarının aşılanması, personel değişimlerinde yaşanan sıkıntıların azalması, limanların pandemi öncesi çalışma düzenine geri dönmesi ve salgının neredeyse kontrol altına alınmaya başlamasıyla da ticari gemilere yönelik deniz haydutluğu saldırılarında kısmi bir azalma kaydedilmiştir. Rakamlardaki bu artış ve azalmalar küresel salgının yönetimi ve ülkeler üzerindeki ekonomik ve sosyal etkileriyle doğrudan veya dolaylı bağlantılıdır. Buna ilave olarak, deniz haydutluğu ile mücadelede ortaya konulan performansı ve özellikle Gine Körfezindeki yeni deniz haydutluğu ile mücadele inisiyatiflerin başarılarını görmezden gelmek mümkün değildir. Deniz haydutluğunun temelinde yatan sebeplerin sosyal, politik ve ekonomik yetersizlikler olduğu, COVİD-19 pandemisinin ekonomik ve siyasi sonuçlarının, deniz haydutluğu ve silahlı soygun faaliyetlerini artırabildiği dikkate alınarak, önümüzdeki dönemde küresel salgının yeni varyantları veya başka türleriyle kırılgan ülkeleri daha da istikrarsızlaştırması durumunda mevcut deniz güvenliğinin daha da olumsuz etkilenebileceği değerlendirilmektedir. Böyle bir durumda, Batı Afrika’da gördüğümüz trajediye ek olarak, Somali gibi son zamanlarda deniz haydutluğundan temizlenen bölgelerin yeniden aktif hale gelmesi muhtemeldir.
“Pandemi sırasında tedarik zincirleri benzeri görülmemiş aksaklıklar yaşadı. Mallar zamanında sevk edilemeyince, limanlarda, terminallerde ve başka yerlerde stoklanmak zorunda kalındı.”
Gemi adamlarının pandemide karşılaştığı sorunlar ve deniz güvenliğine etkileri
Son iki yılda uygulanan COVID-19 ile ilgili seyahat ve sınır kısıtlamaları, uluslararası ilişkilerin yaygın olarak askıya alınması, uçuşlara getirilen sınırlamalar, gemi operatörlerinin mürettebat değişikliklerini yapmak yeteneğini önemli ölçüde etkiledi. Örneğin, Mart ve Ağustos 2020 arasında normal mürettebat değişikliklerinin yalnızca %25’i gerçekleştirilebildi ve bundan en az yarım milyon denizci etkilendi . Mart 2021 itibariyle, ticaret gemilerinde sözleşmelerinin bitiş tarihi geçmiş ve ülkesine geri gönderilemeyen yaklaşık 200.000 denizcinin bulunduğu bildirilmiştir. Benzer sayıda denizcinin de gemilerine acilen katılmak üzere transfer noktalarında bekletilmekteydi. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından neredeyse insani bir kriz olarak tanımlanan bu durumdan dünya denizlerinde çalışan yaklaşık bir milyon denizci ve 60.000 büyük kargo gemisi refah ve güvenlik açısından etkilendiler. Gemilere yönelik bu kaygıları gidermek üzere insani yardımlar dahil çeşitli çalışmalar yapılsa da ticaret gemilerinde oluşan bu stresli ortam, gemiadamlarında hatalara ve hatta ciddi kazalara yol açabilecek dikkat dağınıklığı sorunu yarattı. Bunun bir sonucu olarak, ticaret gemilerinde vardiya tutan gemiadamlarının özellikle deniz haydutluğuna karşı uyanık ve ihtiyatlı olmaları konusunda zafiyet yarattı. Ayrıca COVID-19 denizcilik ve deniz güvenliği eğitimlerini de etkilemiş ve sektör, çalışma koşulları nedeniyle yeni yetenekleri kazanmakta zorlanmıştır. Önümüzdeki dönemde, iyi eğitimli mürettebat sayısının azalması, küresel ekonomi ve uluslararası ticaret toparlanırken gemileri daha savunmasız bırakabileceği değerlendirilmektedir.
Pandemide liman ve terminallere yönelik riskler
Limanlar ve terminaller, denizcilik endüstrisinin pandemi nedeniyle ciddi aksama yaşayan bileşenleri arasında yer aldı. Ortaya çıkan riskler arasında, limanlardaki ve terminallerdeki tıkanıklık ve gecikmelerin, gemi ve liman sahipleri ve işletmecileri ile bunlara bağlı çalışanlar üzerindeki etkisi en önemli zafiyetti. Bu tesisler, uluslararası ticareti yapılan tüm malların %80’inden fazlasını taşıyan küresel denizcilik endüstrisinin anahtarı olduğundan, tıkanıklık ve gecikmeler geniş dalgalanma etkileri yarattı. Buna ilave olarak, Pandemi sırasında tedarik zincirleri benzeri görülmemiş aksaklıklar yaşadı. Mallar zamanında sevk edilemeyince, limanlarda, terminallerde ve başka yerlerde stoklanmak zorunda kalındı.
“Deniz Güvenliği de COVID-19’un olumsuz etkilerine karşı bağışık değildir. 2020’den beri yaşamakta olduğumuz pandemiden küresel deniz taşımacılığının iş yükünden, deniz güvenlik görevlilerinin faaliyetlerine kadar, endüstrinin her sektörü etkilenmiştir.”
Pandemi kısıtlamaları veya salgının liman işçilerinin sağlığı üzerindeki etkileri nedeniyle limanların eksik personelle çalışmak durumunda bırakılması, buna bağlı olarak gemilerin limanların önündeki demiryerlerinde beklemek ya da açık denizde sürüklenme seyri yapmak zorunda kalması bu gemileri deniz haydutluğu ve silahlı soygun faaliyetlerine karşı hassas durumda bıraktı. Demiryerlerinde veya limanda saldırıya uğrayan gemi sayıları pandemi öncesinde %14 oranında azalırken, bu oran pandemide %4’e düşmüş, 2021 yılında salgının denizcilik sektöründe nispeten kontrol altına alınması ile bu sayı %41 oranında azalmıştır. Bazı bölgelerdeki gemiler için söz konusu gecikmeler 2021 yazına doğru azalmaya başlasa da bir süre daha sürebileceği değerlendirilmektedir .
Pandemi sürecinde kontrolsüz göç
Ekonomik sıkıntılar, savaş, çatışma, can güvenliğinin azalması, insan hakları ihlalleri ve açlık, mülteci hareketleri için temel nedenleri oluşturmaktadır. COVID19’un kısa vadeli etkisi birçok kırılgan ülkede yarattığı ekonomik sorunlar, siyasi istikrarsızlıklar ve pandeminin etkilerine karşı maruz kaldıkları riskin büyüklüğü özellikle Kuzey Afrika, Afganistan ve Venezüella gibi coğrafyalarda insanların göç isteklerini artırdı. Kuzey Afrika’da, özellikle Tunuslular, ülkelerindeki pandemi koşulları ve siyasi istikrarsızlık nedeniyle geçim kaynaklarında daha büyük sıkıntılarla karşılaştıkça Avrupa’ya doğru denizden göç arttı. Libya’da da son yıllarda göçte bir artış görüldü. Bu durum, pandeminin olası bir sonucu olarak Libya devlet yönetimindeki bir çöküş ve iç savaşın etkilerinden kaçan artan sayıda göçmenin Avrupa’daki daha iyi şartlara gitme isteklerinden kaynaklandı.
Bu da Akdeniz’deki gemilerin zor durumdaki göçmen teknelerine güvenlik güçlerinin müdahale ve yardım ihtiyacının artmasına sebebiyet verdi. Bu durum aynı zamanda COVID-19 taşıyan göçmenlerin gemi mürettebatı için bir sağlık sorunu olma ihtimalini de beraberinde getirdi.
COVID-19 yayıldıkça, jeopolitik olarak kırılgan ve istikrarsız ülkelerde kısa ve orta vadede şiddet ve düzensizlik yaşanma ihtimalinin yüksek olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, hükümetler sağlık sistemlerine ve işsizliğe odaklanmaları nedeniyle denizdeki risklere yeterince kaynak ve gayret ayıramayacağı, bunun bir sonucu olarak da düzensiz göç olaylarının sıklığının artabileceği değerlendirilmektedir.
Pandemi sürecinde deniz güçleri
Deniz güvenliğinden söz ederken bunu sağlamakla görevli deniz unsurlarından bahsetmemek olmaz. Pandemi deniz ticaretinde en yoğun etkisini binlerce kişiyi taşıyan yolcu gemileri (Cruise) sektöründe gösterdi. COVID-19’a maruz kalan onlarca cruise gemisi, binlerce yolcusuyla dünyanın çeşitli yerlerinde, demirde veya rıhtımda karantinada kalmak zorunda kaldı. İnsanların fiziksel temasıyla çok süratli yayılma özelliğine sahip bu virüs taşıdığı personel sayıları açısından neredeyse cruise gemilerine benzeyen savaş gemilerini de aynı tehlikeyle yüzleşmek zorunda bıraktı. Dünya bu konuyu ilk defa 30 Mart 2020 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetlerine bağlı USS Theodore Roosevelt Uçak Gemisi Komutanının medya ya da yansıyan skandal yaratacak raporuyla öğrendi. Personelini korumak için gemisinin maruz kaldığı bu tehlikeli durumu sadece üslerine değil tüm dünyaya açıkça bildiren gemi komutanı görevinden olurken, Karayip Denizinde aktif olarak uyuşturucu önleme harekâtı yapan gemi tüm personeliyle görevden çekilerek Guam’da uzun süren bir karantina sürecine girdi. Geminin 1156 personelinin pozitif olduğu öğrenildi . USS Theodore Roosevelt elbette bu tehlike ile karşı karşıya kalan tek gemi değildi. ABD donanmasında aktif görevde bulunan dört uçak gemisi, helikopter gemisi, amfibi hücum gemisi, onlarca kruvazör, destroyer ve farklı sınıflardan savaş gemisi, COVID-19 nedeniyle ya gemi olarak topyekûn ya da belirli sayıda personelinin karantinaya alındığı, zamansız değiştirildiği ve bazılarının da hayatını kaybettiği sıra dışı ve üzücü süreçler yaşadı. Benzer durumlar dünyadaki birçok donanmada yaşandı. Örneğin bir tatbikatın ortasındaki Fransız Charles de Gaulle uçak gemisi, Chevalier Paul Muhribi ve Belçika Fırkateyni Leopold-1, Hint Okyanusunda deniz haydutluğu ile mücadele eden Güney Kore muhribi Munmu the Great ve Tayvan Muhabere Destek Gemisi Pan Shih ve diğerleri . Ülkelerin Deniz Kuvvetleri unsurları bu süreçte bazı planlı tatbikatlarını iptal etmek zorunda kaldı, bir kısım personel planlı eğitimlerine iştirak edemediler.
veya bazı deniz üslerinde veya gemilerde uzun süreli izolasyona katlanmak zorunda kaldılar. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkileri hissedilen COVID-19 sürecinde harbe hazırlık durumunu en yüksek seviyede tutabilmek maksadıyla, Türk Donanması da çeşitli tedbirler uyguladı. Örneğin, TCG Giresun Fırkateyni Akdeniz’de icra ettiği 6 aylık görevini, herhangi bir limana uğramadan ve her türlü lojistik desteğini denizde karşılayarak büyük bir dayanıklılık örneği göstermiştir . Dünya donanmalarının pandemi döneminde karşılaştıkları bu tehlike, deniz güvenliğinden sorumlu unsurların, bu görevin icrasında oluşabilecek zafiyet ve risklerin azaltılmasının yanı sıra, harbe hazırlık seviyelerinin idamesine yönelik de önemli bir farkındalık geliştirilmesini sağladı.
Sonuç olarak
Her yönden küreselleşen dünyamızda ekonomik koşulların kötüleşmesi başta kırılgan ekonomiler ve jeopolitik açıdan istikrarsız devletler olmak üzere tüm ülkeleri farklı seviyelerde doğrudan veya dolaylı olarak etkileyebildiği görülmüştür. Bu durumun bir yan etkisi olarak deniz üzerinde işlenen suçlarda ve diğer yasadışı faaliyetlerde artış da gözlemlenmiştir. Hayatın neredeyse her alanında olduğu gibi, Deniz Güvenliği de COVID-19’un olumsuz etkilerine karşı bağışık değildir. 2020’den beri yaşamakta olduğumuz pandemiden küresel deniz taşımacılığının iş yükünden, deniz güvenlik görevlilerinin faaliyetlerine kadar, endüstrinin her sektörü etkilenmiştir. Bu salgın ve etkileri tamamen ortadan kalkana kadar da mürettebat veya gemiler için hiçbir şeyin pandemi öncesi gibi olmayacağı anlaşılmaktadır. Bu salgın denizcilik endüstrisini ciddi şekilde etkileyen ve sürekli değişen bir durumdur. Güvenlik bilincine sahip gemilerin güvenli ticareti sürdürebilmesi için kesin, gerçek zamanlı ve veriye dayalı çözümlere ihtiyaç duyulmaktadır. Pandemi sürecinde denizcilik sektörünün farklı bileşenlerinin maruz kaldıkları olumsuzluklar ile hemen sonrasında ortaya çıkan etkileri dikkatle takip edilmelidir. Bu çerçevede denizcilik endüstrisinin maruz kaldığı riskin açıkça tanımlanması, belirtilen risklerle mücadele tedbirlerinin sağlıklı bir şekilde ortaya konması, pandemi başta olmak üzere denizcilik sektörünün farklı risklere karşı hassasiyetlerini azaltacak alternatif planların yapılması gerekli görülmektedir.
“Dünya donanmalarının pandemi döneminde karşılaştıkları bu tehlike, deniz güvenliğinden sorumlu unsurların, bu görevin icrasında oluşabilecek zafiyet ve risklerin azaltılmasının yanı sıra, harbe hazırlık seviyelerinin idamesine yönelik de önemli bir farkındalık geliştirilmesini sağladı.”