
2021’de veri depolamada yeni bir çağ başlıyor!
Dünya pek çok alanda olduğu gibi Covid-19 süreciyle başlayan dönemde, veri depolama ve güvenliği ile ilgili de yeni bir evreye girdi.
2019’da kaç kişi, 2020’de yaşama ve çalışma şeklimizi önemli ölçüde değiştirecek küresel bir pandemiyle karşı karşıya kalacağımızı öngördü? Dünya pek çok alanda olduğu gibi Covid-19 süreciyle başlayan dönemde, veri depolama ve güvenliği ile ilgili de yeni bir evreye girdi. Bu yeni evre hem yeni yaklaşımları hem de yeni çözümleri, kabul edişleri de beraberinde getiriyor. Bu yeni süreç bize, bu dönemde neredeyse hiçbir şeyin önceden tahmin edilebilir olmayabileceğini gösterdi. Bu çerçevede veri ile ilgili süreçleri şöyle bir gözden geçirmek ve bazı hatırlatmalarda bulunmak istedik. Bu konuları bir kaç soru başlığı altında toplayarak açıklamaya çalışalım.
Covid-19 süreci gelecek yıllarda veri yönetimi paradigmasını değiştirecek mi?
Birbirinden farklı konumlarda veri yedeklemek, güvenliğini sağlamak ve kurtarmak her zaman önemli bir problemdir. Ve kendi içinde sürekli optimizasyonu yapılması gereken bir konudur. Her ne kadar biz çok fazla farketmesekte veriler artık çok dağınıklar, oldukça fazla güvenlik açıklarına ve karmaşık kullanım uygulamalarına sahipler. Covid-19 süreci bu konuyu daha da zorlaştırmak üzere…
Görünen o ki, yakın zamanda ofislerimize geri dönemeyeceğiz. Şimdiden pek çok farklı ölçekteki şirket, kalıcı olarak ofisten uzakta yani evden çalışma yöntemine geçti. Bunu sadece bizler değil, hizmet aldığımız ya da bir şekilde kaynaklarından faydalandığımız şirketler de yaptı. Örnek verecek olursak; Facebook, Microsoft ve Dropbox gibi birçok şirket çalışanlarının kalıcı olarak evden çalışabileceklerini duyurdu. Tüm bu şirketlerin ve aslında hepimizin dağınık konumlardaki verilerimizi, daha etkin bir şekilde yönetmesi ve koruması gerektiği; aynı zamanda hızlı ve kolay ulaşılması gerektiği bir çağ başladı. Spesifik olarak; uzak ortamlardaki verileri etkin bir şekilde yedekleyebilen ve koruyabilen, uygulaması kolay, düşük maliyetli, bulut tabanlı çözümlere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olmaya başladı.
“Kuruluşların veri yedekleme ve kurtarma işlemlerini iyileştirirken, depolama ihtiyaçlarını genişletmenin de verimli ve uygun maliyetli bir yoluna gitmeleri gerekiyor.”
Video konferans toplantıları depolama kapasitesi üzerinde beklenmedik bir yük oluşturacak mı?
Covid-19 döneminde şirketler her zamankinden daha fazla veri üretiyor. Örnek verecek olursak; şu anda kaydedilmekte, paylaşılmakta ve nihayetinde saklanmakta olan tüm Zoom toplantılarını bir düşünün. Bunların önemli bir kısmı kullanıcılar tarafından kaydediliyor ve arşivleniyor. Kullanıcıların pek çoğu video depolama maliyetlerinin yılda milyonlarca dolara ulaşabileceğinin henüz farkında değil. Mevcut depolama alanlarını aştıklarında ve çok daha büyük veri depolama gereksinimlerini karşılamak için çabalarken, kullandıkları servis sağlayıcılardan bir uyarı çağrısıyla karşılaşacaklar… “Depolama alanınınız dolmak üzere!”
Özellikle eğitim ve sağlık kurumları; dijital içeriği, bulut hizmetlerini ve çevrimiçi uygulamaları giderek daha fazla kullandıkça, işledikleri veri miktarında katlanarak artan bir büyümeyle karşılaşacaklar. Bu arada hasta verilerine erişme, hasta verilerini saklama ve koruma ihtiyacı, dünya genelinde sağlık sistemleri üzerinde ve depolama servis sağlayıcıları üzerinde ek baskı oluşturmaya başladı bile. Salgının uzun vadeli etkisi, ayda birkaç yüz dolardan başlayan bulut depolama maliyetlerini, kısa sürede yılda birkaç yüz bin dolara çıkarabilir. Kuruluşların veri yedekleme ve kurtarma işlemlerini iyileştirirken, depolama ihtiyaçlarını genişletmenin de verimli ve uygun maliyetli bir yoluna gitmeleri gerekiyor. Depolama için yeni bir kapasite artırımı yaklaşımı gerekli olacaktır. Böyle bir sistem, kuruluşların makul bir fiyata önceden depolama satın almalarını ve ardından bu depolamayı zaman içinde maliyet etkin bir şekilde genişletmelerini sağlayacaktır.
“Gittikçe daha fazla dağıtılan çalışma ortamımızda, verilere anında erişim ve çevrimiçi iş birliği her işletme için bir zorunluluktur.”
Bu arada verilmesi gereken kritik bir karar vardır. İşletmeler hangi verilerini bulut üzerinde tutacak, hangi verilerini daha güvenli fiziksel alanlarda saklayacaklardır. Çünkü biliyoruz ki, internet üzerinden ulaşılabilen hiçbir şey, tam olarak güvende ve erişilemez değildir.
Verilerinizi depolarken sıfır güveni benimsemek doğru olabilir mi?
Şimdi pek çok şirket ya da kuruluş, farkında olarak ya da olmayarak, veri güvenliğine “sıfır güven” yaklaşımını benimsiyor. Yani asla güvenmemesi gerektiğini biliyor. Güveni denklemden tamamen çıkararak bir düşünelim. Kullanıcılar, uç noktalar, ağlar ve kaynaklar dahil her şeyin güvenilmez olduğunu ve doğrulanması gerektiğini varsayarsak, süreci daha iyi yönetebiliriz ve aksaklıklara karşı daha hazırlıklı olabiliriz. Örneğin, bir işin yapılması için gerekli kullanıcılara minimum izinler verilir. Ardından bu izinler, atama veya işlem tamamlandıktan hemen sonra iptal edilebilir. Bu süreçler ve karşılıklı doğrulama teknolojilerine ihtiyaç o kadar hızlı artabilir ki, gelecekte veri depolama alanında da blockchain teknolojilerine beklenenden çok daha hızlı ve fazla şekilde yatırım yapmak zorunda kalabiliriz. Bu veriyi sadece depolamanın değil, veriye erişim yönetiminin de maliyetlerinin artacağı anlamına gelmiyor mu sizce de? Bazı araştırma kuruluşları, daha şimdiden kullanıcıların %70’ine yakınının sıfır güven politikasını çoktan benimsediğini gösteriyor. Uzaktan çalışma, ofis maliyetlerini azaltırken bu tarafta ciddi maliyetlere yol açacak gibi görünüyor. Ofiste sıradan bir şekilde yaptığımız, basit bir teknik destek işini hayal edelim… Örneğin, virüs bulaşan bilgisayarından verilerin kurtarılmasını isteyen bir çalışanı ele alalım. Bu çalışanın belirli bir makineyi geri yükleyebileceğini onaylayan gerçek zamanlı kimlik bilgileri nelerdir? Yedek görüntüde hangi izinler vardı? Bu izinlerin mevcut gereksinimleri yansıtacak şekilde değiştirilmesi gerekiyor mu? Çalışanın iş akışına zarar vermemesi için, uzaktan bu makineyi ve izinleri geri yüklemenin yöntemleri ne olabilir? İşte bunlar bile artık düşünülmesi gereken kritik konular olmaya başlayacak.
“Otomatik depolama yöntemleri sayısız saat tasarrufu sağlarken, her alanda verimli bir yedekleme sürecini sürdürmek daha önemli değil mi?”
Veri yedekleme ve yönetimine sıfır güven yaklaşımı, kurumsal verileri daha fazla korurken belki bu soruların yanıtlanmasına yardımcı olacaktır.
Veri toplama ve yedeklemenin en riskli alanı IoT olabilir mi?
Büyük ve küçük kuruluşlar artık çok büyük miktarlarda makine öğrenimi ve IoT verisi topluyor. Örneğin, Tesla’nın gerçek otonom sürüş sağlama çabasının bir parçası olarak, yoldaki yüz binlerce aracından şu anda topladığı tüm verileri düşünün. Birçok şirket pek çok farklı alanda şimdi aynı şeyi yapıyor. Devasa boyutlarda veri topluyor ve analiz ediyor… Ancak can alıcı soru şu: Şirketiniz çalışmak ve başarılı olmak için veri toplamaya ve analiz etmeye bağlıysa, bu veriler tam olarak yedeklenmezse ve kolayca kurtarılamazsa ne olur? Bu verilerden herhangi birini kaybederseniz ya da başkalarının eline geçerse ne olur? Global ölçekte teknoloji geliştiren bir şirket için, verilerle ilgili herhangi bir sorun, hatalı algoritma motorlarına ve potansiyel olarak hayatları riske atabilecek sonuçlara ulaşabilir.
Çoğu şirket, esas olarak veri analizi hakkında ve veri yedekleme veya güvenlik hakkında çok daha az düşünüyor. Ancak veriler analizden üretim ortamlarına giderek daha fazla geçtikçe, koruma kritik hale geliyor. Son teknoloji depolama araçları, veri yedekleme sürecini otomatikleştirmek için yapay zekaya ve makine öğrenimine giderek daha fazla güveniyor.
Kurumsal verilerin patlayan boyutu göz önüne alındığında, bu akıllı araçlar, değişen gereksinimlere hızlı ve zahmetsizce tepki verirken, manuel yedeklemeler de sizce hayati bir önem arz etmiyor mu? Otomatik depolama yöntemleri sayısız saat tasarrufu sağlarken, her alanda verimli bir yedekleme sürecini sürdürmek daha önemli değil mi? İşte yukarıda bahsettiğimiz konu bir kez daha ve alan olarak genişleyerek önümüze çıkıyor… Hangi verileriniz otomatik olarak toplanacak? Hangi verileriniz ulaşılabilir coğrafyalarda depolanacak? Hangi verileriniz manuel olarak toplanıp ulaşılmaz fiziksel coğrafyalarda depolanacak?
Son söz olarak…
Bir tehlikeyi bekliyorsak o tehlike bizim için ölümcül olmaz. Gittikçe daha fazla dağıtılan çalışma ortamımızda, verilere anında erişim ve çevrimiçi iş birliği her işletme için bir zorunluluktur. 2021’de kuruluşların dijital ortamlarını geliştirmesi ve uzaktan çalışmayı daha sorunsuz hale getirmesi gerekiyor. Ancak zorluk, bu uzaktan çalışma ortamlarının, yeterince korunması ve depolanması gereken çok büyük miktarda kritik veri üretmesidir. Kuruluşlar, veri depolamaya modern bir yaklaşım benimseyerek ve kendi özgün metodolojileri ile işlerini daha etkili bir şekilde dönüştürebilirler. Bu sayede bu yeni normalde daha başarılı olabilirler.